Son zamanlarda Bursa’nın gündeminde yer alan konu kentsel dönüşüm. Belediye başkanları her geçen gün yeni projelerini basına tanıtırken, akademik odalar eleştirilerini sürdürüyor. Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi, Mayıs ayı olağan toplantısında, 17 ilçenin nazım imar planlarının tümüne “Riskli bina tespit edilerek kentsel dönüşüm yapılması durumunda 0.50 emsal artışı yapılabilir” şeklinde bir plan notunun eklenmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Müteahhitler kararı olumlu değerlendirirken, halk nasıl bir yol izleyeceğini şaşırmış durumda. Öte yandan akademik odalar kararı bilimsel veriler çerçevesinde değerlendirerek eleştiriyor. Hal böyle olunca da “Kentsel dönüşüm projesi nasıl olmalı”, “0.50 emsal artışı beraberinde hangi sorunları getirir?, “Belediyelerin yapmış olduğu projeler sağlıklı mı?”, “Vatandaşlar bu konuya neden ön yargılı yaklaşıyor?” gibi akla bir çok soru geliyor. Biz de Bursa gündemini meşgul eden bu konuyu, inşaat firma sahiplerine, akademik odalara sorduk. Herkesin yorumu faklı tabi, ortak noktada buluştukları tek konu ise; “Kentsel dönüşüm şart! Bursa’daki yapılar eski ve güvenli değil… “
ALİ TOMBAŞ
Belediyelerin kentsel dönüşüm çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kentsel dönüşüm konusu eskiden beri konuşulan ve gerekli görülen bir konu. Bursa’nın sağlam olmayan yerlerini onararak daha güvenilir bir kent haline getirmemiz gerekiyor. Tabii ki bunu yaparken de kentin görünümünü, özelliklerini bozmadan, imar durumunu gözden geçirerek daha iyi bir şekilde yapmalıyız. Sanayi ile iç içe durumda kalmış olan yerleşim yerlerinin değişmesi gerekiyor. Biz bunları yıllardır konuşuyoruz ama lafta kalıyor. İnşallah Bursa iyi bir kentsel dönüşümle Türkiye’nin göz bebeği olur diye düşünüyorum. Tabii ki bunu belediye başkanlarımız, odalarımız, müteahhitlerimizle birlikte bu projeyi düzgün bir şekilde hazırlayıp uygulayacaklardır. Benim görüşüm kentsel dönüşüme Yalova yolundan başlanmalıdır. Şehrin yüzü değişince daha cazip bir kent haline geleceğiz. Havalimanını daha aktif hale getirerek, dağ turizmini canlandırarak, şehrin tahrip olan bölgelerini kentsel dönüşümle onarırsak bu amacımıza ulaşmış oluruz. Tekstil konusunda çok ilerideyiz. İstanbul’un arka bahçesiyiz ama ihracat konusunda geri de kalıyoruz. Ticaret konusunda da canlanmamız gerekiyor. Mesela Vişne Caddesi’ni valiz ticaretine açmamız gerekiyor. Bursa’dan yurt dışına uçuşların başlaması gerekiyor, havalimanını tramvay ile desteklememiz gerekiyor. Yakında yüksek hızlı trende bu şehirden geçecek. Yani insanlar İstanbul’a gelince her şeyi bulabiliyorlar ve orada kalıyorlar bu insanları Bursa’ya çekmemiz gerekiyor. Hem şehrin yerleşimini; kaliteli, sağlam, güvenilir konut yapımında hem de ticaretini geliştirmemiz gerekiyor. Öte yandan yaşanan olumsuzluklara baktığımızda siyasetin ticareti etkilememesi gerekir. Ama Türkiye’de siyaset ticareti de etkiliyor, kentsel dönüşümü de etkiliyor. Bunun sebebi şu; siyaset yaparken bazı işleri geri plana atıyoruz. Bursa’nın geleceğini hep beraber çizmemiz gerekiyor. Kentsel dönüşüm çok ağır gidiyor. Yıldırım ve Osmangazi ilçelerimizde kentsel dönüşüm gerekli ama sıkıntılı aynı zamanda. Nilüfer’de de deprem öncesi yapılan binalarda sıkıntı var. İmar planlarında geliştirme olması lazım ki kentsel dönüşüm irinci plana çıksın, hareket kazansın. Bursa’da şu an inşaat sektörü hızlı gidiyor ama emlak satışlarında bir durağanlık var o da faizlerin yükselmesinden kaynaklanıyor. Özel sektörün de kentsel dönüşümün içinde yer alması gerekiyor ama belediyelerin önceliği var. İmar planını düzenleyen belediyeler olduğu için imara açılmış yerlere özel sektör girer, burada bir uyum içerisinde çalışılmalı. Bölge bölge imara açılıp özel sektöre verilirse bu iş hızlı ilerler ama TOKİ yapacak ya da belediye yapacak derlerse bu yıllarca sürer.
Peki 0.50 emsal artışı kentsel dönüşümü nasıl etkiler?
Olumlu yönde etkiler ama az gelir diye düşünüyorum. Bölgesel olarak bu emsal artışı değiştirilebilir. Zemin incelemesi sonrası bununla ilgili bir düzenleme yapılabilir. Belediyeler tarafından özel sektör teşvik edilmeli. Ben zaman zaman belediyelerde yapılan kentsel dönüşüm toplantılarına katılıyor hatta kentsel dönüşüm için kurulmuş birimler var ama ağır gidiyor işler biraz daha hızlandırmak lazım. Daha sık toplantılar yaparak bölgesel yerleri ele alıp, parselleyerek özel sektöre verip, orada yaşayan vatandaşları da mağdur etmeyecek şekilde çalışmalar yapılırsa herkes bu işi destekler.
Hükümetin kurulamaması alınan erken seçim kararı inşaat sektörünü nasıl etkiledi?
Ticaret ile siyasetin beraber yürümemesi lazım. Hükümet kurulamamış olabilir, erken seçime gidiyor olabiliriz ama bütün iş verenler vergilerini ödemek zorunda, çalışanlarının maaşını ödemek zorunda, herkesin bir gideri var. Yani ticaret siyasetin altında kalarak çıkmaza girmemeli. İllaki hükümet kurulacak, piyasaların siyasetten bu kadar etkilenmemesi lazım. Az önce de dediğim gibi inşaat sektörü işliyor ama emlak sektöründe sıkıntı var. piyasadaki dalgalanmalar faiz oranlarını yükseltti. Ev almak isteyen vatandaşlar beklemede. Kentsel dönüşüm işinde de kanunları çıkaracak merciler görevde. Hükümet kurulsa da kurulmasa da belediyeler çalışıyor. gerekli kanunlar çıkarılır, imar planı yapılır ve süreç işler. Faizlerin yükselmesinde bir diğer etkide yaşanan terör olayları. Bankalar ekonominin rayında gittiğini görünce kredileri düşük faizle verir. Terör olaylarının inşaat sektörünü çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Dediğim gibi ekonomi sıkıntıya girerse faizler artar ve ev satışlarında bir düşüş yaşanır. Ama er ya da geç hükümetin kurulacak ve her şey rayına oturacaktır. Bu durum şuna benziyor; deprem olacak diye ev yapmamak olmaz. Evi sağlam yaparsın depremden etkilenmez.
Peki şehir gittikçe batıya kayıyor, yoğunluk artıyor bir on yıl sonra Bursa’nın cazibe merkezi neresi olur?
Şimdi genelde şöyle bir görüş yerleşti her şehrin batısı diye ben bu görüşe katılmıyorum. Şehrin batısı, doğusu olmaz. Siz yatırımı doğru yaparsanız batıda da doğuda da aynı yatırımlar yapılırsa, insanlara şehrin her yerinde güvenle yaşama ortamı sağlarsanız şehir hiç bir yere kaymaz. Önemli olan doğru inşaatları yapmak, doğru yatırımları yapmak, vatandaşlara güvenli yaşam alanları oluşturmak.
BURTİMDER BAŞKANI YUSUF AYDIN ESKİBOZKURT
Türkiye’de son zamanlarda yaşanan siyasi gelişmeler, terör olaylarını tırmanması, döviz kurunda yaşanan hareketlilik inşaat sektörünü nasıl etkiledi?
Ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz, her gün şehit haberleriyle güne başlıyoruz. Gerçekten çok üzücü olaylar yaşıyoruz son zamanlarda. Yeni bir seçime gidiyoruz, 7 Haziran seçimlerinden sonra bir koalisyonun kurulamamış olması, geçici bir hükümet ile yola devam ediyor olunması ticaret hayatının olumsuz etkilenmesine sebep. Gündemin birinci maddesi ister istemez seçim güvenliği oldu, seçim güvenliği nasıl sağlanacak, seçmen sandığa nasıl gidecek, bu ortamda seçim yapılabilir mi, yapılamaz mı, yapılırsa neticesi ne olur diye kamuoyunda bir sürü soru işaretleri var. Böyle bir belirsizlik olunca da ister istemez piyasalarda bir oynama oluyor. Bizim ekonomimiz biliyorsunuz ki dolarla. Dolar yükselmeye başlayınca Türkiye’de her şey duruyor. İnşaat piyasası da ister istemez duruyor, durduğu zamanda inşaata bağlı bütün sektörler bu durumdan etkileniyor. Zaten şu anda faal görünen sektör de inşaat sektörü ama yaşanan olaylar inşaat sektörünü de etkiliyor. İnşaat malzemesiyle ilgili bir sürü girdiler var. Bunların bir kısmı dolara bağlı. Ben uzun zamandır takip ediyorum eğer 7 Haziran seçimlerinde bir hükümet kurulması ile sonuçlansaydı şu an daire fiyatlarında yüzde 20 dolaylarında bir artış olurdu. Ama yaşanan belirsizlikten dolayı bu artış şu an yüzde 10 dolaylarında.
Peki Bursa’da yapılması planlanan kentsel dönüşüm ile ilgili ne düşünüyorsunuz, 0.50 oranındaki emsal artışı doğru mu, bu kararın sonuçları ne olur?
Kentsel dönüşüm Bursa için çok yararlı, faydalı ve yapılması gereken bir proje. Çünkü Bursa birinci derece deprem bölgesinde yer alıyor. 1999’dan önce yapılmış projelerin statikleriyle 1999’dan sonra uygulanan deprem yönetmeliğine göre yapılan projelerdeki statik hesapları değişiyor. Projeler artık yeni kriterlere göre yapılıyor. Dolayısıyla kentsel dönüşümün faydalı olacağına yüzde yüz eminim ben. Yalnız şöyle bir düşüncem var; kentsel dönüşüm Bursa’nın eski yapı stoğunu ortadan kaldıracak, şehri yeni bir hale getirecek. Bursa biliyorsunuz eski bir şehir ve şu an İzmir Yoluna doğru büyüyor, başka bir tarafa doğru büyümesi de mümkün değil. Şimdi Altıparmak’ta kentsel dönüşüm yapıldığını düşünelim. Mevcut alt yapı, emsal artışıyla Altıparmak’ta artacak yoğunluğu kaldırabilecek mi? Bir kere bunu düşünmeleri gerekir. Bu benim çok önemsediğim bir konu çünkü bakıyorum belediyeler bir sürü otopark yapıyor ama akşam olunca sokaklardaki yoğunluk ortaya çıkıyor. Sokaklar zaten dar, bir de apartmanlarda oturanlar araçlarını kapının önüne park ediyor, yol iyice daralıyor. Bunların hepsi kentsel dönüşüm projelendirilirken öncelikle düşünülmesi gereken konular. Ben yetkililerin bunları düşündüğünü düşünmek istiyorum, inşallah düşünüyorlardır. Her şeyden önce hiç kimse şunu unutmamalı vakti belli olmayan bir deprem potansiyeli var. Bursa’da bu depremden bir şekilde etkilenecektir. Özellikle yöneticilerin bu durumu gözden kaçırmamaları gerekir.
Sizin kentsel dönüşüm ile ilgili çözüm önerileriniz nelerdir?
Ben biraz öncede bahsettiğim gibi şimdi Altıparmak’ta kentsel dönüşüme gideceksiniz ve emsali arttırdınız. Bunları yaparken bir takım şeyleri köklü bir şekilde haletmeniz lazım ki tekrar tekrar başa dönememek için . Emsali arttırdığınız zaman mevcut alt yapı yeterli gelecek mi veyahut alt yapıyla ilgili bir öngörünüz var mı, bunların hepsi iyi düşünülerek projelendirilmeli. En ince detayına kadar hesaplamak lazım. Öncelikle deprem konusu gözden kaçırılmamalı ondan sonrada alt yapı çalışmaları iyi etüt edilmeli. Siz bir bölgedeki insan sayısını arttırdığınız da mevcut alt yapıyı değiştirmeden ne yapacaksınız? Ben, bir takım olayların önüne geçmek için devletin vatandaşın önünde gitmesi gerektiğine inanırım. Devlet vatandaşın önünde olmalı ki vatandaş ona göre hareket etmeli, ona göre yapısını yapmalı. Emsal artışı yapacaksınız tamam ama bunları hakikaten denetleyecek misiniz? Belediyeler kentsel dönüşüm alanı ilan ettikleri yerlerde vatandaşla anlaşmak için bir takim tavizleri vermesi gerekir. Belediye bu tavizi vatandaşa verdiği zaman müteahhitte kendisi için bir şeyler isteyecektir, para kazanmak için. Bunları iyi bir seviyede tutmak lazım. Sorunların önüne geçmek için de bu işi vatandaşlara çok iyi bir şekilde anlatmak gerekir.
Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Can Şimşek
7 haziran sonrası Türkiye ‘de yaşanan gelişmeler, terör olaylarının tırmanması, döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar inşaat sektörünü nasıl etkiledi?
Sadece inşaat sektörünü değil bütün sektörlere olumsuz olarak yansıdı. Bu durum sadece 7 Haziran seçimlerinden sonra gerçekleşen bir durum değil, inşaat sektöründe uzun süredir bir durgunluk hakim. Tabi devlet eliyle de ya da yerel yönetimler eliyle desteklenen bir kaç büyük sermaye sahibi dışında inşaat sektöründe mutlu olan bir firma biz görmedik. Sonuçta balon bir inşaat sektörü oluştu, konut ihtiyacı, zengin insanların ikinci, üçüncü ev ihtiyacını çözen konum haline geldi. Sosyal bir yaklaşımla ele alınıp hali hazırda evi olmayan insanların konut sorununu çözmeye yönelik hiç bir hamle yokken bol bol yüksek rakamlara rezidanslar yapıldı. İş bu noktaya döndü tabi yerden sonra bu doyuma da ulaşıldı ve şimdi ilerlemiyor. Bursa’da özellikle arsa sıkıntısı baş göstermeye başladı. Müteahhitlerde yatırım yapacak yer bulamıyorlar. Ne yazık ki bizim ülkemizde herkes müteahhitlik yapabiliyor, ilk okul mezunu da olsanız master yapmış da olsanız. Yani bilgi sahibi olmanız yetmiyor paranızın olması yetiyor inşaat sektörüne girebilmeniz için.
Belediyelerin yapmış olduğu kentsel dönüşüm çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 0.50 oranında emsal artışı karar erildi bunun etkisi nasıl olur sizce?
Elbette ki insanlar sağlıklı, güvenli yaşam alanlarında yaşamalı. Bu durumu yerel yöneticilerden, hükümetten çok biz istiyoruz. Çünkü biz bu ülkenin akademik odaları olarak, bilimi ve tekniği kendisine yol gösterici olarak alan akademik meslek odaları olarak zaten aksini düşünmemiz düşünülemez. Fakat kentsel dönüşüm yapılacaksa bu kente saygılı bir şekilde yapılmalı. Sadece belli çevrelere rant sağlamak için değil. Biliyorsunuz, Mayıs ayı içerisinde büyükşehir belediye meclisinde onaylanan, 17 ilçenin tümünde yüz elli beş bin nazım ilan planlanın da yer alan kararda riskli yapı tespit edilmesi durumunda 0.50 emsal artışı verilebileceği yönünde bir karar çıktı. Aslında 0.50 kadar verilebileceği yönünde karar. Ama belediye bilbordlarda, gazete ilanlarında direkt 0.50’ye sabitlendi. Her vatandaşa binanı yık, 0.50 artışını al deniyor. Tabi bu karar kentsel dönüşümü vatandaşa cazip hale getirmek için değil müteahhidi daha çok teşvik etmeye yönelik bir karar. Şu anda müracaatta bulunan bir kaç siteden bize; hem aman itiraz etmeyin diyen hem de dava açın biz arkanızdayız diyen insanlar geliyor. İnsanlarda ikiye bölünmüş durumda. Tabi bu riskli yapı tespiti çok tehlikeli bir şeydir. Riskli yapı tespiti yapıldıktan sonra 6 ay içinde o binayı sağlam olsa da yıkmak zorundasınız. sonradan ben vazgeçtim, benim binam sağlammış diyemezsiniz. Şimdi Marmara depreminin üzerinden 16 yıl geçti, Bursa’da bu depremi az çok yaşadı, 16 yıl içinde siz ne yerel yönetim olarak ne de hükümet olarak hiç bir şey yapmamışsınız ve bir anda sihirli değnek bulmuş gibi 0.50 emsal artışı yapalım, kentsel dönüşümü cazip hale getirelim diyorsunuz. Siz orda emsal artışı yapıyorsunuz ama sizin yollarınız, otoparklarınız, yeşil alanınız, okul, hastane ihtiyacınız aynı kalıyor. Siz emsal 1 olan yerde nüfusu bir buçuk katına çıkarmış oluyorsunuz ama sizin çocuğunuzun gideceği okul yine aynı okul, oynayacağı park yine aynı park, hastanızı götüreceğiniz hasta yine aynı hastane. Bunu düzeltmeye yönelik bir adım olsa biz diyeceğiz ki; tamam iyi niyetli bir çalışma, sosyal donatı alanlarını sağlamak içinde bir çaba var. Ama bunları düşündüklerini de sanmıyoruz. Bugün Nilüfer bölgesinde ya da Çekirge’de 0.50 kararı müteahhidi kurtaracak bir oran. Hamitler, Yenibağlar, Ortabağlar, soğanlı buralarda müteahhit hangi oranda girecek de bu iş karlı hale gelecek. Bunun cevabını kimse vermiyor. Belli ki ileride diyecekler ki oraya da 1 verelim, ya da 1 buçuk verelim. Böyle bir dönüşümün olması mümkün mü? Şehri direkt şişirmeye yönelik bir yaklaşımla kentsel dönüşümün yapılması zaten akıl dışı bir şey. Ve bu akıl dışı karar çok sahiplenildi. Burada dediler ki vatandaşı ranta ortak edelim, itirazlarında bu şekilde önüne geçelim. Allah’tan bütün vatandaşlar aynı düşüncede değil. Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Altepe Nilüfer sitesinde basın açıklaması yaptı, ben bu konuyu itiraz eden akademik odalarla her ortamda kamuya açık bir şekilde tartışırım dedi. Biz iki defa istediğiniz yerde istediğiniz zaman konuşalım dedik ama hala bir dönüş yok. Gelmesi için bilimsel verilere dayalı bir açıklaması olması lazım. O olmayınca ne anlatacaksa o tartışmadan haksız bir şekilde ayrılacak. Ve şu anda güvenli evlerde yaşama arzusu duyan insanlar ne yazık ki kötü niyetli müteahhitlerin kurbanı oluyor. Şöyle düşünelim; bir araba kullanıyorsunuz ve eskidiğinde gidip parasını vererek yenisini alıyorsunuz. Vatandaşın eskiyen veya depreme karşı dayanıksız hale gelen evini devletin alıp ona yenisini vermek gibi bir yükümlülüğü yok ki. O zaman aynı konut sağlama güvencesini hiç evi olmayan insana da eşit koşullarda sağlaması lazım. Aksi takdir de ben devlet olarak sadece evi olan vatandaşa destek veriyorum diyorsunuz. İnsanlar neden ceplerinden hiç para çıkmadan binalarını yenileme şansına sahip olsunlar, o zaman hiç evi olmayan insanlar bu konuda çok mağdur duruma düşmüş olacaklar. Böyle tuhaf bir durum var ortada. Bizim bir TOKİ gerçeğimiz var. Biliyorsunuz ki TOKİ, Gürsu’da Kestel’de dağ başında konutlar yapıyor. Çok da kötü konutlar yapıyor ama öbür tarafta gidiyor, Ümraniye’de Ataşehir’de İstanbul’un en lüks semtlerinde, en lüks konutları, rezidansları yapıyor. Doğanbey’de tarihi kent merkezinde şehrin canına okuyor. TOKİ’nin görevi hiç biri değil aslında. TOKİ, vatandaşın konut ihtiyacını en uygun koşulla karşılamak için kurulmuş bir kurum. TOKİ’nin bugün Türkiye’de istediği yerde istediği imar planını çıkarma yetkisi var. Gelecek o zaman TOKİ, mesela dönüşüm yapmak isteyen hangi siteyse diyecek ki ben sana bu kadar vadeli, bu kadar geri ödemeli bir plan hazırladım, senin evini yıkacağım yenisini yapacağım sende bana şu kadar vadeyle ödeyeceksin. Ama tabi bunlar kar amacı gütmeyecek. En uygun fiyat çerçevesinde gerçekleştirecek bunu. Amaç sağlıklı ev yapmaksa 35-40 bin lira gibi bir bedelle vatandaşın evini yenilemesi mümkün. Çünkü arsa bedeli olmayacak, müteahhidin bir bedeli olmayacak. Bir de devletin alım gücüyle müteahhidin alım gücü aynı değil. Devlet olarak yapılacak konutları çok daha ucuza mal etmeye sahipsiniz. Yani bu işi çözmek o kadar zor bir şey değil ama burada. Şimdi Bursa’ya bir stadyum yapılıyor. Ve çevre yapılaşmasıyla, peyzajıyla, bağlantı yollarıyla ki hala bitirilememiş olmasına rağmen 700 milyon lirayı geçti ve tahminen 1 milyar lirayı bulacak maliyeti. Bugün Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesi yanlış hatırlamıyorsam, 1 milyar 600 milyon gibi bir rakam. Bütçenin yarısından fazlasını biz oraya gömmüş bulunuyoruz. Şimdi bu 1 milyar lira parayla yaklaşık 17 bin tane konut yapabiliyoruz. Hem de iyi konutlar yapıyorsunuz. 17 bin tane konut demek 65 bin kişinin güvenli konutlarda yaşaması demek. Recep Altepe zamanında bunu demiş olsaydı hiç bir akademik oda buna karşı çıkmazdı. Dar gelirli vatandaşın can güvenliğini sağlamak için böyle bir sosyal konut hamlesi yapıyorsun, biz karşı çıkmanın aksine alkışlardık ama bu yapılmıyor. Bugün Bursa için pahalı harcamalar için kaynak aktarılıyor ama depremsellik olayı bir kaç müteahhittin rant sevdasına kurban ediliyor. Bursa’da riskli yapı diyebileceğimiz o kadar çok yapı var ki ama ne oluyor depremsellik deyince belediyenin insanların gözüne soktuğu alanlar hep rantın en yüksek olduğu yerler. 1050 Konutları seçiyor, Nilüfer sitesini seçiyor. O zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor Nilüfer sitesinde oturan insanın canı Hamitler’de oturandan çok daha değerli. Böyle olunca nerede kaldı senin sosyal devlet anlayışın, nerede kaldı senin sosyal belediyeciliğin. Bu aslında çok samimiyetsiz bir dönüşüm. Ve bunu insanlara öyle bir anlatıyorlar ki, o dönüşümden faydalanacak insanlara vebali boynunuza gibi ifadeler kullanıyorlar bizim için. Bizde diyoruz ki; kusura bakmayın 16 yıldır yapılmamış şeyin vebalini biz boynumuza almayız. Bursa Akademik Odaları olarak sadece bu dönemde değil, bundan önceki dönemlerde de bu konuda uyarılar yapılmış, nasıl yapılması gerektiği konusunda açıklamalar yapılmış. Ama belediyeler her zaman kafalarına göre uygulamışlar. Yıllardır deprem vergileri toplanıyor bu paraların nereye gittiğini kimse bilmiyor. Biz oda başkanları olarak bütün belediye başkanlarını ziyaret ettik, kent için bir şey yapılacaksa biz göreve hazırız diye. Şimdiye kadar daha bir tanesinden de hadi gelin birlikte şunu yapalım diye bir adım atılmadı. Biz halka rağmen halk için doğru bildiğimizi söyleyeceğiz. Kentsel dönüşümde de dediğim gibi müteahhit firmaları halkı rantlarına ortak ettikleri için belli kesimden ciddi tepki var. Sanki akademik odalar deprem karşısında halkın can güvenliğini düşünmüyormuş gibi, halkın zarar görmesini istiyormuş gibi. Buna kargalar güler artık. Kentsel dönüşümle ilgili aslında sorulması gereken soru; kentlerde en çok deprem riskini taşıyan yapılar kaçak yapılar. İnsanlar hiçbir fenni kurala dayanmaksızın kendi bilgisiyle yaptığı yapılar. Bugüne kadar belediyelerimiz kaçak yapıyla mücadele için ne yaptılar? Bir taraftan halkın güvenliği, sağlığı diyorsunuz, riskli yapıları yıkarız diyorsunuz, bir taraftan 0.50 emsal artışı diyorsunuz nedense bu karara en çok sevinenler müteahhitler oluyor. Bizim düzenlediğimiz basın toplantısında bir soru sorduk, “Kentsel dönüşüm projelerini kim hazırlıyor” diye. Bizim meslektaşlarımız ama nasıl ilişkilerle hazırlıyorlar. Biraz bu konu deşilse ve bu konuda aydınlatılsak soru işaretlerimiz azalır belki.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şube Başkanı Basri Akyıldız
-İnşaat sektörü ile ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz?
İnşaat sektörü Türkiye’de en önemli istihdam alanlarından birisidir. Son dönemlerde piyasalarda yaşanan dalgalanmalara rağmen konut üretimi ve satışındahenüz ciddi bir duraklama yaşanmamıştır. Hane halkı harcamaları içerisinde yüzde 24,8 ile en büyük paya konut ve kira harcamaları sahiptir. Türkiye genelinde TÜİK verilerine göre geçtiğimiz yıllara oranla konut satışlarına baktığımızdaTemmuz ayında yüzde 13,5 oranında bir artış görüyoruz. 96 bin 589 konut içerisinde ilk defa satılan konut sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,8 artarak 43 bin 623 olmuştur.İkinci el konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde15,8 artış göstererek 52 bin 966 olarak gerçekleşmiştir. Fakat Temmuz ayında ipotekli konut satışlarına baktığımızda ise bir önceki yıla oranla yüzde 0,5 oranında bir azalış olduğunu görmekteyiz. Bu gösteriyor ki vatandaşımız konut alımına devam ederken kredili konut alımında temkinli davranmaktadır. Aylara göre bir karşılaştırma yaptığımızda ise yeni yılda artan konut satışlarında Mayıs ayından itibaren bir düşüş olduğunu görmekteyiz.Mayıs ayında 107 bin 888 olan konut satışı, Temmuz ayında 96 bin 589’a düşmüştür. Tüm bu veriler gösteriyor ki piyasalardaki dalgalanmaların devam etmesi durumunda ilerleyen dönemde inşaat sektöründeüretim ve satışta gerilemeler yaşanacaktır. Döviz üzerinden malzeme alımı gerçekleştiren inşaat sektöründe fiyatlar arttıkça ödemelerde zorlaşacaktır. İnşaat sektörü bu dalgalanmaların sona ermesini ve yöneticilerin gerekli önlemleri almasını beklemektedir.
-Seçimlerin inşaat sektörüne etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnşaat sektöründe seçim öncesi başlayan yatırımlar hala sürmektedir.Haziran ayında yapılan seçimler inşaat sektöründe devam eden yatırımları ciddi anlamda etkilemedi. Fakat Türkiye’nin tekrar girdiği seçim havası yeni projeleri etkileyecektir. Seçim söylentileri, piyasalardaki dalgalanmaları ve tedirginliği arttırıyor. Yatırım yapmak isteyen işadamları projelerini beklemeye alıyor. Aslında olması gereken ekonomi ve yatırımların seçimin etkilerinden sıyrılarak sürmesidir. İnşaat sektöründe de bunun değişmesi gerekmektedir. Yatırımlarımız, ihracat ve ithalatımızyönetim kim olursa olsun devam etmelidir.
– İMO Bursa Şubesi olarak kentsel dönüşüme bakışınız nedir? Bursa’da Kentsel Dönüşüm doğru bir şekilde ilerliyor mu?
İMO Bursa Şubesi olarak yıllardır Bursa’nın kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğunu söylüyoruz. Bu söylem nedeniyle birçok kez yerel yöneticilerin tepkisi ile karşılaştık.Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa yürürlüğe girdiğinde yerel yönetimlerde ‘Cebinizden para çıkmadan dairenize karşılık daire verilecek’ denilerek kentsel dönüşüm projeleri başlatıldı. Bunun gerçekleştirilmesi mümkün değildi ve sonuçta bu söylemle Yıldırım ilçemizde 45 metrekarelik konutlar üretildi, üretilen bu konutlar hak sahipleri tarafından da beğenilmedi. Kentsel dönüşüm amacından saptı. Olması gereken deprem güvenliği açısından Bursa’nın riskli alanlarını tespit edilerek çalışmalara bu alanlardan başlanmasıydı. Yasa çıktığı günden bu yana ciddi zaman kaybı yaşadık. Bundan sonraki adımların doğru atılıp riskli alanların dönüşümünün biran önce başlaması geriyor. Fakat Bursa Büyükşehir Belediyemiz yasanın plan değişikliğine izin vermemesine rağmen kentsel dönüşüme girecek tüm parsellere plan notu ile 0,50’ye varan emsal artışı sağlamıştır.
-Akademik Odalar tarafından 0,50 emsal artışına neden karşı çıkılıyor?
Plan değiştirmeden yada yeni plan yapılmadan plan notunda değişiklik yapılmasına neden itiraz ettiğimizsık sık soruluyor. Emsal artışı ile Bursa’da mevcut planların dışına çıkılarak ilave nüfus artışısağlanmaktadır. Bursa’nın nüfusuna 450 bin nüfus daha eklenmesi söz konusudur. Mevcut durumda dahi trafik, alt yapı, sosyal donatı alanı ve yeşil alan yetersizliği gibi sorunlarla karşılaşırken yeni eklenen nüfusa nasıl hizmet sağlanacaktır?
Bursa’nın büyük çoğunluğu kaçak, çarpık ve sağlıksız yapılardan oluşmaktadır. Belediyelerimiz ise boş alanları, kentsel dönüşüm alanı belirleyip kentsel dönüşüm projeleri hazırlamayı tercih etmektedir. Aslında yapılması gereken riskli yapıları ve bunların çoğunlukta olduğu mahalleri tespit edip, kentsel dönüşümü buradan başlatmaktır. Gerekirse imar planı değiştirilmeli, yeni planlar ile yatırımcı buralara çekilmelidir. Yatırımcıyı teşvik etmek içinde belediyelerimizbu bölgelerde bulvarlar, ana yollar, parklar, kültür merkezleri, ibadethaneler, okullar, sosyal tesisler yapmalı ve altyapıyı hazırlamalıdır. Bunların sağlanmasının ardından riskli bölgelerimizde kentsel dönüşüm doğal yollarla ve hızla ilerleyecektir.
Adil Gökçadır (Gökçadır İnşaat)
– 7 Haziran seçimleri sonrası hükümetin kurulamaması akabinde tırmanan terör olayları ve döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar inşaat sektörünü nasıl etkiledi?
Enerji kaynaklarının merkezi olan bölgemizde ve ülkemizde huzur olması, Dünya hakim güçlerinin lehine değildir. Bu nedenle yıllardır ve bulabildikleri tüm farklılıklarımızı kullanarak kaos ortamı yaratmak adına her yolu kullanmışlardır, gelecekte de kullanacaklardır. Onların menfaati bunu gerektirmektedir. Bizim menfaatimiz ise buna engel olmak, birlik ve beraberlik içinde topyekün gelişmemiz adına güçlenme yoludur. Terör ortamı, ülkemizde oynanan oyunların en acımasızıdır. Şehitlerimiz, tüm milletimizin gönlünde derin yaralar açmaktadır. Ve elbette yaratılmaya çalışılan kaos ortamı tüm ekonomimizi etkilemeye yöneliktir. Ülkemizin zayıf düşmesi, sadece düşmanlarımızın işine yarar. Şükürler olsunki, ülkemiz bütün bunların üstesinden gelecek kadar güçlüdür. En önemlisi milletimizin oynanan oyunun farkında olmasıdır. Elbette terör olayları, ekonomide sıkıntılara neden olacaktır. Ancak ülkemiz çok çok daha kötüsünün altından defalarca kalkmıştır. Kaldı ki bugün, başta Bankalarımız olmak üzere Ekonominin dinamikleri son derece sağlam bir yapıda, ayakta. Döviz kurlarındaki oynamaların büyük kısmının ise spekülatif olduğunu düşünüyorum. Bütün bu gelişmelerin İnşaat sektörüne etkileri, genel ekonomiye etkisi nispetinden yüksek olmaz. Şu aralarda piyasalardaki tabloya, terör yanında, ülkemizin seçim ortamından çıkamamış olması da önemli nedendir. Özellikle terör etkisinin büyümemesini ise, geçici olmasına rağmen ülkeyi zaafta bırakmayan mevcut hükümetin etkin kararlarına bağlıyorum.
– Belediyelerin kentsel dönüşüm çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kentsel dönüşüm, bir hayat kurtarma projesidir. Ne var ki özellikle Bursa’mızda bir rant projesi gibi algılanır olmuştur. En önemli ayağı, kendisi,ailesi, çocuklarının hayatını kurtarmak zorundaki vatandaş olan bu proje, bir kazanç yolu imiş gibi algılandı, yada böyle bir imaj doğdu. Sanıyorum ki, böyle olmasının en önemli nedenlerinden birisi Doğanbey projesi. Bu proje vatandaşı beklentiye, şehri de önemli külfete mahkum etti. İyi niyetle başlandı, ancak geleceğe örnek olacağı düşünülemedi. Arkasından başlayan Yıldırım belediyesinin Yavuz Selim, Ulus ve bağlı 5 mahallede yaptığı başlangıcı örnek çalışma da, yine ranta dönüşmesi nedeni ile istenen neticeye ulaşamadı. Bunlar dışında bugün belediyelerce, yakın geçmişe dönük yapıldığı ya da yapılmakta olduğu söylenen ve kentsel dönüşüm diye isimlenen çalışmaların hemen hepsini bina değişimi olarak isimlendiriyorum.Başından beri ifade ettiğim gibi, şehrin tamamına dönük 1/1000’lik plan çalışmaları tamamlanmadan ve plansız yapılaşmış büyük alanlar, plan kapsamına girip, planlı alanlarla bütünleşmesi sağlanmadan yapılacak her bina değişimi, gerçek bir kentsel dönüşüm projesine yeni bir engeldir. Kentsel Dönüşüm yasası dediğimiz, Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında Kanunun çıkış tarihi 16 Mayıs 2012’dir. Aradan üç buçuk sene gibi hayati süre geçmiştir. Ancak ben, ne yazık ki birinci aşama diyebileceğim planlama manasında ciddi bir gayret göremiyorum. Varsa ve haberim yoksa muhatap olanları tenzih ederim. Bu arada Nilüfer ilçesini, planlı bir bölge olması nedeni ile kapsam dışında tutabiliriz. Ancak yine 3 yıl öncede söylediğim gibi, yapılacak planlara engel teşkil eden planlı alanlarda da, gerekiyorsa, plan tadilatı hatta yeniden 18 uygulaması yapılmalıdır. Bundan kastım şehre nefes verecek geniş caddeler, park alanları, donatı alanları planlanmasına mani olabilecek küçük engellere takılmamaktır. Böyle bir plan yapar, şehrin her yerini ayrı bir cazibe haline getirir bunu da vatandaşa doğru anlatırsanız, işler daha kolaylaşır umudundayım.
Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi Mayıs ayı olağan toplantısında, 17 ilçenin nazım imar planlarının tümüne “Riskli bina tespit edilerek kentsel dönüşüm yapılması durumunda 0.50 emsal artışı yapılabilir” şeklinde bir plan notunun eklenmesi kentsel dönüşüm çalışmalarını nasıl etkiler?
Eğer ifadede bir hata yok ise, algıdaki yanlışı birebir burada da görebilirsiniz. Plan notuna dikkat edin. Riskli bina tespit ediyorsunuz, yıkıp yenisini yapıyorsunuz. Bunun adına bina dönüşümü değil, “kentsel dönüşüm” demiş, plan notu. Bu yanlıştır. Vatandaşın bu konuyu doğru anlaması şart. Şöyle bakın. Eviniz var ve çürük. 20 daireli bir apartmanda oturuyorsunuz. Yıkılacak ve yenisi yapılacak. Yıkımı ayrı bedel, yeniden yapımı ayrı bedel. Ev yenilenecek, yeni 20 daireli bir apartman yapılacak ve yine size verilecek. Peki bütün bu bedelleri kim ödeyecek. Doğal ve normal olarak sizin ödemeniz gerekiyor. Birkaç müteahhit size teklif verecek ve bedeli belirtecek, biri ile anlaşacak bedeli ödeyecek ve yeni evinizi yaptıracaksınız. Ancak siz diyorsunuz ki; benim param yok ödeyemem. Üstelik yeni ev bitene kadar kira masrafım var. Aynı büyüklükte de ev isterim, hatta biraz daha büyük olsa, çok iyi olur. Belediyede emsal artışı vermesin, yoğunluk olur. Hepsi güzel. Peki bu evi kim nasıl yapacak. Müteahhit cebinden size ev mi hediye edecek, yoksa devlet mi yapıp hediye edecek. Ayrıca devlet yapacaksa adil olmalı, tüm vatandaşlara eşit şartlarda ve değerde birer daire hediye etmeli. Öyle değil mi. Yoksa adalet kalmaz. Buda olmazsa, daire sahibi olarak lütfen siz söyleyin, nasıl olacak. Böyle bakınca yöntem biraz daha belirginleşiyor galiba. Emsal artışı Vatandaşın yeni dairesi için ödeyeceği payı azaltır. Ortada bir rant var ise en büyük pay, her şartta daire sahibinindir, çünkü değer artışının hesabı yapılmıyor. Müteahhit ise kar etmek zorunda. Eğer amaç hayat kurtarmak ise, bence en önemli konu Zaman ve tartışılması gereken konu 1-Nasıl daha önce biter 2- 0,50 yeterlimi. Çünkü 0,50 artış ile vatandaşın ödeyeceği pay, şehrin bazı bölgelerinde daha az iken, bazı bölgelerinde yüksek olacaktır. Üstelik orantı terstir. Oran sabit kalırsa, şehrin varlıklı kesimleri daha az, orta halli kesimleri daha yüksek bedelle karşı karşıya kalacaktır.. Herkes adına sonucun belirmesi, ortaya çıkacak değerle ilgilidir.. .Söylediklerimin özeti şudur. Bursa’da yapılmaya çalışılan Kentsel Dönüşüm için, Emsal artışı önemli bir olmazsa olmazdır.
-Kentsel dönüşümde yaşanan sıkıntılar için sizin çözüm önerileriniz nelerdir?
Bence çözümün birkaç ayağı var. En önemli ayak Vatandaş. Vatandaşın deprem felaketi konusunda daha çok bilinçlenmesi şart. Bursa’da 2007 tarihinden önce inşa edilmiş yapıların çok büyük bir bölümü risk altındadır. Vatandaş oturduğu evin risk analizini derhal yaptırmalı, ve olası bir depremde neler olabileceğinin farkında olmalıdır. Vatandaş, evini bir an önce sağlam ve güvenli bir yapı haline getirmelidir. Yöntem şudur. Evinin şu anki değerini belirlemeli ve inşaat süresince yapacağı harcamaları bu değerin üzerine koyarak çıkacak değere yakın değerde bir ev talebinde bulunmalıdır. Evin yenilenmesi ile ortaya çıkan değer artışını da hesaplamalıdır. Özetle vatandaşın talebi, mevcut evinden daha değerli bir ev olacak ise bu bedel farkını ödemeye hazır olmalıdır. Daha sağlıklı ve süratli sonuçlar adına mahallelerinde bir araya gelerek dernekler kurmaları ve görüşmeleri herkes adına yapacak temsilciler seçmeleri de önemlidir. Belediyeler plansız alan bırakmamalıdır. Planlar yapıldığı her bölgeye ayrı bir cazibe getirecek, değer katacaktır. Bu çalışma Kentsel Dönüşüm’ün kağıt üzerinde yapılması demektir. Ve işin yapımına çok önemli katkı sağlar, çabuklaştırır. Belediye, mevcut alt yapıya aşırı yükleme yapmayacak oranda bir emsal artışı ile vatandaşın ödeyeceği bedel yükünü azaltabilir. Bunun yanında çevreye yapacağı park, meydan, alt yapı ve donatı alanları ile değer artışına katkıda bulunmalıdır.Müteahhit, bu tip işlerde standart karlarından mümkün olduğunca fedakarlık etmeli, yaptığı anlaşmalara sadık kalmalı, aldığı işi olabildiğince süratli ve kaliteli şekilde bitirip teslim etmelidir.
-İMSİAD şu anda özellikle kentsel dönüşüm konusunda söz sahibi hale geldi. Derneğin bir üyesi olarak siz İMSİAD’ın çalışmalarını ve atılımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz, dernek olarak daha neler yapılabilir?
Ben İMSİAD’ın fikir babası ve kurucu başkanı ve elbette üyesiyim. Kentsel Dönüşüm İMSİAD’ın kuruluş amaçlarından biridir. Vatandaşın mahallelerinde bir araya gelip dernekler kurmalarının, seçecekleri temsilcilerle görüşmeler yapmalarının, daha sağlıklı ve ivedi sonuçlar demek olduğunu söylemiştim. Müteahhitlerin, inşaat sektöründe iş yapan sanayici ve işadamlarının bir araya gelerek kurdukları İMSİAD bu olayın Müteahhit ayağı, bir manada karşılığıdır. Yapılacak organizasyona, uygulamaya hazırlık çalışmalarına, belediyelerle ilişkilere önemli katkı sağlayabilir. İMSİAD, Kentsel Dönüşüme, Bursa’ya ve Bursalılara en önemli katkıyı, kendi içinde organize kabiliyetini geliştirerek sağlayacaktır. Eğer doğru adımlar atabilir, üyeleri asgari müşterekte dahi bir bütünleşme sağlayabilirlerse, görünen ciddi bir karmaşanın, kaosun önüne geçebilirler. Bu birlikteliği kuvvetlendirebilirler ise de, Türkiye çapında hatta uluslar arası alanda projelere imza atabilirler. Çok doğru ve her güçteki üyesine oransal ve olumlu katkı verebilecek şekilde yapılanmalı, bireysel hareketlerin en çok kendilerine zarar vereceğinin farkında olunmasına vesile olmalı, birlikte planlamanın getireceği artıları üyelerine adaletli bir şekilde dağıtabilme kabiliyetine sahip olmalıdır. Bu bakış açısı ile yapılanmasını güçlendiren bir İMSİAD üyelerine olduğu kadar, çevresine de şemsiye olabilir. Bu gücü vardır. Yeterki inansın, görsün, gösterebilsin.
İnşaat sektöründe Bursa yereline indirgersek inşaat kalitelerini değerlendirir misiniz? Ayrıca, tedarikçi olarak çalışan beton, iç / dış dekorasyon, demir, pencere vs gibi alt sektörlerin yeterliliği ile görüşünüz nelerdir?
Ne yazık ki bu konuda çok olumlu değilim. Her ne kadar İnşaat malzemeleri konusunda, eskiye oranla kat kat kalite artışları sağlamış, hatta bazılarında ileri ülkeler seviyesini yakalamış isek de, özellikle usta, işçi ve işçilik konusunda hala Afrikalıyız. En eğitimsiz ve kuralsız işçi çalıştıran sektörüz. Bu realite, arzu edilen inşaat kalitesine, ne yaparsanız yapın, ne kadar isterseniz isteyin ulaşmakta en büyük engel. Aynı problem elbette işçi çalıştıran inşaat malzemeleri sektörüne de yansıyor. Malzemenin üretimi ne kadar robota, Otomasyona dönük ise o kadar kaliteli oluyor. Ancak yerine uygulayan usta nedeniyle kalite sonuca yansıtılamıyor. Örneğin PVC kapı pencere doğraması. Üretimden hatasız çıkıyor, çünkü tüm parçalar CNC tezgahlarda hatasız kesiliyor, robot makinelerle birleştiriliyor. Kalite mükemmel. Ancak yerine montajda hatanın bini bir para. Hele birde ölçü alan işçi hata yaptıysa ki sıkça yapılıyor. Problemlerin %90’ı işçi hataları, yetersiz kontrol ve denetim. Yani kontrol ve denetim yapacak birçok teknisyenimizde, mühendisimizde diplomalı ancak eğitimsiz. Müteahhitlerimizin bakış açılarında önemli bir değişim, özellikle son on yılda ciddi bir gelişim var. En azından insana ve insan yaşamına yakışan kalitenin artık farkındalar. Bu manada yine son on yılda çağ atlamış kadar önemli farklar gözle görünüyor. Ancak yeterli mi derseniz, hala alacağımız çok yol var. Ve eğer şu usta ve işçi eğitimi sorununu çözemez isek sorun bitmeyecek. Ve bu arada eskiye takılıp kalmış, hala örümcek ağlarından sıyrılamamış ismi müteahhit olanlarımızın sayısıda az değil. Ne yazık ki bunlar müteahhitlik mesleğinin imajını kirletmeye devam ediyor.Ülkemizde Tüm Avrupa’daki müteahhitlerin toplamının 2,5 misli kadar müteahhit var. Müteahhit olmak için bir vergi numarası alıp, büyükşehir belediyesine 250 TL.yatırmanız kafi. Usta ve işçilerimize 40 günlük eğitimi çok görüp, 5 sene ertelemiş bir ülkeyiz. Beğenmediğimiz ustanın yıllık maliyeti 40.000 TL.olmuşken, yıllık Ustalık belgesinin değeri 20 TL. Ve İş kazalarında Dünya birincisiyiz. En büyük oranda İnşaat sektöründe. Bu hatalarımızdan dönmez isek gerçek kaliteyi asla yakalayamayacağız.
İMSİAD Başkanı Namık Ziya Mescioğlu
İnşaat sektörü 2015 yılının ilk yarısını geride bıraktı. İlk altı ayda konut satışları ne oranda?
2015 yılının ilk altı ayı ile geçtiğimiz yılın ilk altı ayına oranla yüzde 29’luk bir artış olmuş Bursa’daki konut satışlarında. Beş büyük merkezi göz önüne alırsak İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya gibi illeri, Bursa bunların içerisinde artışı en yüksek olan ildir. Yabancılara konut satışında da önemli oranda artış sağlanmıştır. Hükümet de kurulduğu zaman yani siyasi oluşum da rayına oturdu zaman bu hareketlilik daha da artacaktır.
Fakat Türkiye’ de 7 Haziran seçimlerinden sonra zor günler geçiriyor. Erken seçim kararı, döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar, tırmanan terör olayları inşaat sektörünü nasıl etkiledi?
Döviz kurundaki dalgalanmalar bizi çok etkiliyor ve bu dalgalanmalardan inşaat sektörü hemen etkileniyor. Diğer sektörler zaman içerisinde etkilenirken hatta yaşanan ufak dalgalanmaları etkilenmeden atlatan sektörler bile varken inşaat sektörü ufak dalgalanmalardan bile hemen etkileniyor. Bunun sebebi de faizlerin artınca tüketicinin ödeyeceği miktarlarda otomatikman artıyor. Haliyle müşteri oranı hemen düşüyor. Bir de güvensizlik ortamında vatandaşlar kesinlikle borçlanmak, yatırım yapmak istemiyor. Krizlerden çok çok etkilenen bir sektörüz. Krizler ve siyasi hareketlilik bittiği zaman da hemen toparlanamıyor inşaat sektörü. Çünkü güven oluşturan sektörler, problem yokken bile tedbiri hemen gündeme getiriyor. Ve problem çözüldükten sonrada hemen eski duruma dönmüyorlar biraz zaman geçmesi gerekiyor rayına oturması için. Bu da bizim müşteri portföyünü etkiliyor.
Belediyelerin yaptığı kentsel dönüşüm çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kentsel dönüşüm ile ilgili belediye başkanlarıyla görüşmeler yaptık. Heyetler oluşturduk, imsiyad üyelerinden oluşan heyet, belediye başkanlarımızın oluşturduğu heyetler, aynı zamanda üniversitemizi de bu işin içine soktuk, birde üniversitemizin oluşturduğu heyetler oldu. Osmangazi belediyesi, Nilüfer Belediyesi, Yıldırım Belediyesi ile çalışma ekiplerimiz var, aynı zamanda üniversiteden hocalarımız ile birlikte İMSİAD üyelerimizle birlikte ve belediye başkanımızın da görevlendirdiği teknik başkanlar ve teknik müdürlerle çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Büyükşehir Belediye başkanımızla da sık sık görüşüyoruz. Derneğimizin çalışmalarının bir ürünü ki kentsel dönüşüm belediye başkanlarımızın ilk gündemi haline gelmiştir. Biz kendimizi temsil ederek, örgütlü hale gelmeseydik, bizimde kentsel dönüşümün bu kadar elzem olmasına rağmen gündemin birinci maddesinde yer almayabilirdi. Önceden İMSİAD yokken üyelerimiz kendi problemlerini bireysel olarak iletiyorlardı. Bireysel çözüm üretmek de çözüm üreten merkezin çok da istediği bir şey değildir. Sanki inşaat firmasına ya da bir müteahhide çözüm üretiyormuş gibi algılanıyordu. İltimas geçiliyormuş gibi algılanıyordu. Halbuki burada dernek olarak gittiğimiz zaman bizim Bursa’daki ruhsatlı yapıların yaklaşık 5’te 3’ünden fazlasını beşte dördünün daha fazlasını yapan üyeleri olan bir derneğiz biz. Bu derneği biz, bütün sektörün problemli çözen bu duruma getirdik. Çözüm yapan aktörleri rahatlatmış olduk. Aynı zamanda bizim kentsel dönüşüm ile ilgili yapmış olduğumuz gündemden dolayıdır ki büyükşehir belediye başkanımız da gündeminden düşürmedi bu konuyu, ona da sizin aracılığınızla teşekkür etmek istiyorum. Biliyorsunuz ki sıkıntı olan bölgelerde 0.50′ ye kadar emsal artışı sağladılar bu da bizim üyelerimizin gidip de oradaki dönüşümleri sağlayabilecek bir etken oldu. Çünkü bizim insanımız dairesinin değeri artsa bile dairesinin küçülmesini veya küçülerek yenilenmesini bir türlü kabullenemiyor. Hatta ve hatta 70 metrekare olan dairesine 90- 100 metrekare yapmanın derdinde. Bu durumu bile bir yarışa sokmaya çalışıyor. Halbuki kendisi riskli bina da yaşıyor, bir an önce boşaltması ve dönüşmesi gereken bir binada yaşıyor. Aslında hızlı olan, çabuk davranan kazanacak burada. Bursa’daki müteahhitler, inşaat sektörü riskli binaların yenilenmesi çalışmaya bugünden başlarsa ve hiç durmadan ilerlerse 15- 20 yıl gibi bir süre içerisinde tamamlayabilir. Hem ekonomik açıdan hem de lojistik ve iş yapabilirlik açısından. Burada önce davranan ilk sağlıklı binaya yerleşmiş olacak hem yarın sektörün durmayacağı, işlemleri yapamayacağı nereden bilebilir ki. Ama siz yaparsınız, sizin binanız, sizin siteniz yeni bina olacak. Yarınki risklerle karşılaşmış olmayacaksınız.
İran’daki ambargonun kalkması, Türkiye’nin ekonomisini nasıl etkiler?
Kesinlikle komşularla yapılan ticaret çok önemli. Avrupa ülkeleri vizeleri kaldırarak, sınırları kaldırarak çok büyük bir gelişim elde ettiler. Belki iç yönetiminde ayrı duruyorlar ama halklar arası, sanayiciler arası, tüccarlar arası, inşaatçılar arası yani üretim yapan bir şekilde ülkeyi ayakta tutan dinamikleri düşünürsek birbirleriyle entegre olduklarını görürüz. Bizim bugün Suriye ile İran ile Irak ile diğer bütün komşularımızla sınırlarımızın kalktığını düşünürseniz bizim gelişmemize tahmin ettiğimizin ötesinde katkı sağlayacaktır. Avrupa ülkeleri teknolojisinin birleştirerek bir uçak üretiyor ve o uçak hepsinin eseri oluyor, motorunu bir ülke, başka bir parçasını bir ülke üretiyor. Ben komşularımızla sınırlarımızın kalktığını hayal bile edemiyorum. Ama maalesef dünya öyle bir döngü kurmuş ki Avrupa kendisinde yaşadığı bir gelişmeyi bir başkasında görmek istemiyor. Avrupa bütün sırlarını açmış, her türlü ticari işlemleri gerçekleştiriyor, komşularıyla ilişkileri içerisinde her türlü gelişmeyi kendi çapında yaşıyor, birbirinden beslenmeyi öğrenmiş bize de demiş ki sınırlarına güvenliğini sağlamak için mayın döşe. Demokrasiyi Avrupa Birliği kendi içerisinde güzel kabul etmiş, ama bu taraflarda darbeleri desteklemiş, sınırlara mayınlar döşetmiş maalesef sömürgenin bir yolu olarak görmüş bizi, ama bizler bu konulara müdahale edebilir duruma gelirsek inanıyorum ki komşularımızla beraber açarsak sınırlarımızı, sorunlarımızı çözersek çok daha büyük bir ülke haline geliriz. Azerbaycan’dan Gürcistan’dan bir boru hattı geliyor, Sovyetler Birliğinden bir enerji hattı geliyor ne kadar etkileniyoruz. Bir de düşünün ki bu boru hattını bir sanayici tüccar hattına çevirelim. Vatandaşlarımız gitsin gelsin, ortaklıklar kurulsun ticaret hacmimizi genişletelim. Düşmanlıkları ortadan kaldıralım, halklar arası ticaret, kültür, sanayi birlikteliğini kuralım. Biz bunu kurarsak yukarıdakiler bu ülkeleri savaşır duruma getiremezler. Bugün Almanya ile Fransa’yı, İngiltere ile İtalya’yı hiçbir şekilde savaştıramazsınız çünkü onlar ekonomik anlamda bir birliktelik haline gelmişlerdir. Yöneticiler ne kadar kötü olursa olsun bir savaşın içine girmezler. Bizde tabanı birbirinden ayırdıkları için zamanında ayrımcılık tohumları ektikleri için, farklı şekilde kışkırttıkları için bugüne geldik. Bütün bunları bir kenara atıp, tabanda birliktelik sağlarsak en güçlü ülkeler arasında yer alırız, dünya ekonomisine yön veren ülkeler arasında yer alırız.
İMSİAD’ın hedefleri, projeleri nelerdir?
İMSİAD’ın projelerinden bahsetmek gerekirse bunlardan bir tanesi uluslararası yapı fuarlara katılmaya devam etmek ziyaretçi olarak, aynı zamanda uluslararası gayrimenkul fuarlarına da hem ziyaretçi hem de katılımcı olarak gitmek. Tabii katılımcı olarak gitmek demek Bursa’ya götürüp, orada satmak demek, bu bizim için yine bir ilki İMSİAD’ın yapması anlamını taşıyor. Bugüne kadar biz nasıl gayrimenkul fuarını ilk olarak Bursa’da yaptıysak bunu da yapabiliriz. İMSİAD hep ilkleri gerçekleştiren dernek olma özelliğini taşıyor. Tekrar ilk olacak, bizler yurt dışına gidip standımızı açarak ürünlerimizi pazarlayacağız. Bu bizim için çok önemli bir proje, bunun altyapısını oluşturmaya çalışıyoruz. Bir de tabii ki hükümet kurulduktan sonra şu anki yönetmenliğin vermiş olduğu haklarımızın birçoğu alınıyor, mimarlarımızın elleri, kolları bağlanıyor, müteahhitlerimizin, arsa sahiplerimizin balkon hakları, dubleks hakları alınıyor. Yeni çevre ve şehircilik bakanlığı yeniden kurulduğu zaman, büyükşehir belediyemizle ve diğer aktörlerle beraber bir çalışma yaparak bu yönetmeliğin haklarınızı götürmemesi için neler yapabiliriz diye onu bekliyoruz. İnşallah ülkemizde güzel bir hükümet kurulur, ülkemizi düşünen, seven siyasi partilerimiz halkımızın talebine yerine getirir. Çünkü sonuçta o milletvekilleri ve liderler bizlerin vekilleri. Bir çok çalışma şu an bekleme aşamasındadır. Hükümet kurulduktan sonra daha güzel işler yapacağımızı, daha iyi yerlere geleceğimizi düşünüyorum .