GAZCILAR GİRİŞİNDE BİR BAKKALIN İŞLETMESİNİ ALAN SURİYELİ MUHAMMED NADİR İLE YEĞENİ AHMED, ÇAT PAT KONUŞTUKLARI TÜRKÇELERİ İLE TÜRKİYE’YE GELİRKEN ARKALARINDA BIRAKTIKLARINI, HAYATA NASIL TUTUNMAYA ÇALIŞTIKLARINI ANLATTILAR.
Yanı başımızda, Suriye’de insanlık trajedisi halini alan iç savaş, tüm acımasızlığı ile devam ediyor. Beşinci yıla girecek olan çatışmalarda çeşitli kaynaklarda 250 bini aşan kayıp sayısı, sadece ölen insanların ne kadar olduğunu değil, çıkmaza giren hayatları, dağılan aileleri, okullarından ve arkadaşlarından kopmak zorunda kalan çocukları, ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanların yaşadıklarını da anlatıyor.
Savaş nedeniyle zorunlu olarak Suriye’yi terk eden ve ülkemize sığınan sayısız Suriyeli, Türkiye’nin çeşitli noktalarında yaşama tutunmaya çalışıyor. Kimileri mesleklerini yaparak çeşitli yerlerde çalışıyor, kimileri varını yoğunu bırakarak geldikleri Türkiye’nin sokaklarında dilencilik yapıyor. Biraz daha şanslı olanlar ise geçimlerini sağlayacak işlerde çalışıyor.
Bursa’da da sayıları artan Suriyeliler, farklı şartlarda hayatlarını sürdürüyorlar.
Bursa Söylem Gazetesi olarak ulaştığımız Suriyeli Ziraat Mühendisi Muhammed Nadir Sanda ve yeğeni Ahmed Eyd, bize tanık oldukları olumsuzlukları ve burada yaşadıklarını kısaca anlattılar.
İKİ ÇANTA, BİR OTOBÜS
Ahmed, Suriye’de öğrenciymiş. Okuyormuş. Ailesi ile birlikte Halep’te yaşıyormuş. Amca dediği teyzesinin kocası Muhammed Nadir Sanda ise üniversite öğrenimi görmüş, kendi mesleğini yapan bir ziraat mühendisiymiş. Ülkelerinde durumları iyiymiş. Sanda’nın oldukça geniş iki evi, dükkânı ve arabası varmış. Savaş nedeniyle hepsi harabeye dönmüş. Kaçırabildikleri eşyaları iki çantaya sığdırarak otobüsle Türkiye’ye gelmişler.
SURİYELİLERE EV VERMİYORLAR
Cebindeki birikimi ile bir bakkalın işletmesini alan Sanda, Bursa’da yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor;
“Geldiğimden beri beş bin dolar para harcadım. Bunların hepsi havaya gitti. Ev aradık, Suriyeli olduğumuz için ev vermediler. Verecekler de üç kefil istedi. İş yerimiz var, parasını vereceğiz ama ev vermiyorlar. İnsan inciniyor.”
İşlettikleri dükkanın satılacağını söyleyen Sanda, işlerinin zaman zaman duraksadığını, Gazcılar girişindeki dükkanın çok fazla iş yapmadığını belirtiyor.
ÇALIŞAMAZSAK SURİYE’YE DÖNECEĞİZ
“Mal sahibi burayı 100 Bin TL nakit verene mallarıyla birlikte satacak. Bizde para bitti. Başka bir şey bulamazsak Suriye’ye döneceğiz.”
Kira miktarını sorduğumda 2 Bin TL cevabını alıyoruz. Aylık 2 Bin TL kira ödeyen Sanda, savaşın sürdüğü ülkesine dönmek zorunda kalacağını dile getiriyor.
“Türkiye çok güzel bir yer. Allah felaketlerden korusun. Ama biz de vatanımız için üzülüyoruz.”
Ahmed’e dönüyoruz. Suriye’de öğrenci olan Ahmed, Türkiye’de çalışmak zorunda kaldığı için okula gitmiyor.
“Burada çalışarak babama destek oluyorum. O 800 TL alıyor. Ben de 400 TL kazanıyorum. Küçükbalıklı’da oturuyoruz. Ev kirası 400 TL. Elektrik, su, yol parası derken para bitiyor.”
Devlet kurumlarından herhangi bir yardım görüp görmediklerini sorduğumuzda, tek kuruş yardım almadıklarını öğreniyoruz. Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı çok seviyorlar. Allah Erdoğan’ı korusun diyorlar. İsrail’le müttefik olduğunu söyledikleri Beşar Esad’ı ise sevmiyorlar.
Hanımları çalışmıyor, onlara göre kadınların çalışması ayıp…
Türkiye’de insanların onlara nasıl davrandıklarını sorduğumuzda ise Sanda, iyi insanların da kötü insanların da olduğunu, genel olarak Türklerin kendilerine iyi davrandığını dile getiriyor.
Ahmed ve Sanda, para kazanmaya ve hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Halep’te evleri yıkılmış, varlıkları kalmamış. İşlettikleri dükkân da satılırsa bir şekilde Suriye’ye, savaşın içine dönecekler…
İzlemek bile insanların içini daraltırken, bizzat savaşın içinden gelen aileler yaşama tutunmaya çalışıyor. Onların ülkelerine huzur içinde kavuşmaları bir yana, kendi ülkemizin felaketlerden korunması için bolca dua etmekten başka elimizden gelen bir şey var mı?