Günlük hayatımızda yer edinmiş köklü uygulamalar, batıl itikat olup olmadığına bakılmaksızın; toplumsal moral ve müşterek duygu sağladığı göz önüne alınarak yaşatılmalıdır. İnanılıyorsa gerçektir.
Hıdrellez Bayramı geleneği de modern kent yaşamına paralel olarak betonlaşan hayatımızda her yıl vakti gelince yeşerecek yer bulmaya çalışan çok değerli bir geleneğimizdir.
Dün Konya’daki etkinlikten dönüş yolculuğumuzda, otobüs içinde bu konuda bildiklerimizi harmanladık. Yeni jenerasyona çok yabancı gelen bu bayramların detaylarını yaşama şansını; son olarak bu gün 30’lu yaşlarda olanlar ve yukarısı yakalayabilmişler.
Hıdrellez’in temelini bir görüş Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine, diğer bir görüş ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına uzandırır.
Hıdrellez, 6 Mayıs-4 Kasım arasındaki Hızır Günleri adıyla yaz mevsiminin başlangıcı olarak kabul edildiğinden; 5 Mayıs akşamı ezanı ile başlar, 6 Mayıs ikindi ezanında biter.
O gün Hızır ve İlyas’ın buluştuklarına, onların buluşmalarıyla ölü tabiatın canlandığına inanılır. Hikâyesi şöyle anlatılır: “Hızır ve İlyas, Hükümdarın ordusundaki iki askerdir. Hükümdar bir gün ordusuyla birlikte ölümsüzlük suyunu (Ab-u Hayat) aramaya çıkar. Yolculukta, Hızır ve İlyas diğer askerlerden ayrılırlar. Bir subaşında durup, yemek için kurutulmuş balık çıkarırlar. Tam bu esnada deniz suyu balığa sıçrar, balık canlanır ve suya atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulmuş olurlar. Bu sırada bir melek gelir. Hızır ve İlyas’ın kıyamete kadar yaşayacaklarını, fakat Hızır’ın karada, İlyas’ın denizde ihtiyacı olanlara yardım edeceklerini bildirir.” Bu hikâyeyi Kuran’daki Kehf Suresi’nde Musa ve bir gencin kıssası ile ilişkilendirirler.
Birbirinden renkli, inanç ve umut içeren, Allah’tan rahmet ve bereket dileyen ritüelleri ile yaşanır Hıdrellez. Kutlamaları daima yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılır.
En çok akılda kalan kısmı sabah erkenden ateşten atlamaktır. Bu ateşten atlamada da diğerlerinde olduğu gibi günahlardan, her türlü manevi kirden ve olumsuzluklardan, kötü tesirlerden arınmak umulur.
Yaygın olan bir diğer uygulama gül ağacı altına dilek dilemektir. Bir gün önceki akşam bir kağıda yazılıp gül dalına asılan dilekleri içeren notlar Hıdrellez sabahı alınıp suya bırakılır. Gül ağacı altına ev, araba vb isteğin resmi şekil olarak da çizilir.
Gül ağacına akşamdan para asılır. Sabah bu Paraları toplayıp cüzdana koyan ve yıl boyunca harcamayan kişi darlık ve parasızlık yüzü görmez.
Sabah erkenden doğadaki yaprakların üzerindeki çiğ damlaları bir kaba toplanılır. Bununla yoğurt mayalanır. Artan kısmı bir suya karıştırılarak yıkanılır.
Baharın taze bitkileri ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yenir. Baharın ilk kuzusu yenildiğinde sağlık ve şifa bulunacağına inanılır.
Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.
Hıdrellez günü, erkenden kalkılıp kapılar, pencereler, ambarlar, sandıklar, para keseleri açılarak içlerini bolluk ve bereket dolması umulur.
Hıdrellez gecesi Hızır’ın ev ev gezdiğine ve ağzı açık olan yiyeceklere bereket getirmek üzere dokunduğuna inanılır. Bu yüzden küpler, külekler, ambar kapıları ve çuvallar açık bırakılır. Hatta bazı kaplara birer tutam yiyecek konulup pencere önüne kapı önüne bırakılır.
Hıdrellezden bir gece önce bahtını denemek ve kısmetlerinin açılmasını sağlamak isteyen genç kızlar yeşillik bir yerde veya bir su kenarında toplanırlar. İçinde su bulunan bir çömleğe kendilerine ait yüzük, küpe, bilezik gibi şeyler koyarak ağzını tülbentle bağladıktan sonra bir gül ağacının dibine bırakırlar. Sabah erkenden çömleğin yanına giderek sütlü kahve içip ağızlarının tadının bozulmaması için dua ederler. Ardından niyet çömleğinin açılmasına geçilir. Çömlekten içindekiler çıkarılırken bir yandan da maniler söylenir. Buna göre eşyanın sahibi hakkında yorumlar ve temenniler ifade edilir.
Hıdrellez gecesi açık bir kap süt bırakılır ve sabaha kadar mayalanırsa o yoğurt yıl boyunca maya olarak kullanılır.
Karınca yuvasından toprak alınıp evin etrafına serpilir.
Hıdrellez günü doğan erkek çocuğa ‘Hızır’ adı verilir.
Hıdrellez sabahı kırlardan toplanan 41 çeşit yeşil ot ve güzel kokulu çiçek, su dolu bir kazana atılır ve kaynatılır. Yıkanırken bu kaynayan sudan bir tas dökülür ve içilir.
Çocuklar kısa boylu olmasın diye Hıdrellez sabahı kol, bacak ve bellerine oklava ile hafifçe vurularak uyandırılır.
Hıdrellez günü taze ısırgan otuyla ağrıyan yerlere vurularak şifa bulunacağına inanılır.
Damlara orta boy taş konulur ve hangisinin altına böcek girerse o taşın sahibinin dileği gerçekleşir.
Bazı yörelerde Hıdrellez gecesi ve günü genç kızların makasla iş görmeme adetleri vardır. Aksi yapılırsa işlerin rast gitmeyeceğine inanılır.
Hıdrellez günü soğan kabuğu ile kaynatılarak renk verilmiş yumurtalar hastalara şifa niyetine, çocuklara da büyümeleri dileğiyle yedirilir.
5 Mayıs günü (Nişanlılar arsında) oğlan evi, kız evine Hıdrellez Kurbanı, olarak süslenmiş bir koç gönderir. Bu kurban ertesi gün kesilerek birlikte yenir.
Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.
Hıdırellez’in UNESCO’nun ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi’ne alınması amacıyla 2010 yılında çalışmalar başlatılmış.