2000 li yıllara gelmeden önce, 2000 yılında kıyamet kopacağı söyleniyordu. Aslında ‘kıyam’ sözlük anlamı gereği bir devrin bitip yeni bir devrin başlaması ya da farklı bir boyutta uyanış demektir.
Gerçekten internet çağında, teknoloji son derece hızlı gelişirken; manevi değerlerimizden insanlıktan uzaklaşmaya başladık.
Gerçekte daha iyiye, daha güzele ulaşmak isterken insanlık zor bir sınavdan geçiyor.
Aslında kimse kötü olmak için doğmaz. Saf bir bebek başkalarına zarar vermeyi düşünmez.
Bununla birlikte nasıl oluyor da insan zamanla bir caniye dönüşebiliyor? Bir insan başka bir insana nasıl bu kadar zarar verebiliyor? Anlaması ve kabul etmesi gerçekten çok zor bir durumdayız.
Savaş sokağa inmiş, sivil halk, masum insanlar ne için, kim için ölüyor? Kafalar karışık. Özellikle toplumumuzda herkes birbirine hain diyor da, kim gerçekte hain belli değil. Sadece ötekileşmiş, birbirine düşmüş kaos içinde yaşayan bir halka dönüştük.
Terörü veya kargaşayı yaratmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürer duruma geldik. Oyun içinde oyunlarla akıl ve mantığın kabul etmesi zor bir süreçten geçiyoruz.
Siyasi ideolojiler, demokrasiyi sınıfta bırakır hale geldi. İnsanlar her şeyden, hatta gölgesinden korkar oldu.
Sanki insanlık, ateşten bir gömlek giymiş, ateşin içinden çıkmaya çalışırken, sağa sola çatışır gibi…
Nacizane görüşüm; sağduyuyu kaybetmeden, karanlıktan aydınlığa çıkmak için üzerimize düşen görevleri daha sağlıklı ve kararlı bir şekilde yerine getirmektir.
Hepimiz kader planında, ruhumuzun tekamülü için bazı derslerle geliriz dünyaya.
Aslında ruhumuzun bildiği ve DNA kayıtlarında var olan birçok bilgiyi unutup, yeni yaşamdaki hard diskimizi etkili kullanıp, deneyimlerimizle mükemmelliğe ulaşmaya çalışırız.
Neye göre mükemmel? Elbette mükemmellik kişiye göre değişir. Çünkü hepimiz farklı ve benzer birçok amaçla dünyaya geliyoruz. Yani kişiye göre mükemmellik; kader planında kişinin yapabileceğinin en iyisini yapmak, ruhsal-zihinsel-duygusal-enerjisel dengede ve uyum içinde yaşamak amacıyla tamamlanmak demektir.
Kişi ne kadar bilinçli ve şuurlu yaşamayı öğrenirse kader planındaki amaçlara uygun olarak yaşar.
Güzellik ve uyum altında, her şeyi yöneten doğal yasalar vardır. Bu aynı zamanda bizim günlük yaşamımızı etkileyen hem kendimiz hem de bütünü ilgilendiren yasalardır.
Kin, nefret, öfke, korku düşük enerjilerdir. İnsan bu olumsuz ve düşük enerjide sadece kendini kirletir. En büyük zararı kendisine verir.
Doğada hiçbir canlı kendisine bu kadar zulüm vermez. İnsan akıllı ve üstün bir varlık olarak dünyaya gelmişken nasıl oluyor da akıl adına kendisine ve başkalarına bu kadar kötülük yapabiliyor?
Bütün bu olumsuzluklardan kurtulup aydınlığa çıkmak için; aklı, sağduyuyu etkili kullanıp, kalbin sesini dinleyerek sevgiyle ve YARADANLA bütünleşmek gerekir.
Hakkı hakka teslim edip, hep birlikte sevgi ve dua ile hareket edip, akıllıca davranmak gerekir.
Sevgi, başarı, bolluk bereket içinde, huzurla büyümek, gelişmek, genişlemek, değişip dönüşmek hayatı anlamlı ve zevkli kılar. Bir bitki gibi sağlıklı büyüyemiyorsak vaktinden önce çürümeler başlar. Yaşadığımız her bir deneyim bir sonraki deneyime açılan muhteşem bir fırsattır. Deneyimlerden ders alıp, geçmişi sevgiyle kabul edip, geleceğe program yapıp ‘an’da kalabilmeyi öğrenmek gerekir.
Hepimiz bütünün parçalarıyız. ‘Benim ve bütünün hayrına….’ diye başlayan dilekler ve duaların hepimize şifa getirmesini diliyorum.