Bu günler de, yerel seçimi konuşmayan yok.
Her partinin başkan adaylarının tamamı henüz ortaya çıkmadı ama her aday ‘kazanmak’ iddiasında..
Sanki,seçmen dediğin ilkokul öğrencisi, öğretmen ‘ git şuna oy ver ‘ dediğinde versin!..
Adaylar parlatılıyor.
Genel görünümlü!
Atamalı yerel seçim!
Eski yıldızları parlatma!Ekonomi tıkırında!
Tuhaf bir seçim!
Bazı adaylar;” ben rozetsiz aday olurum.”. Bazıları; “ben aday yoklaması ile gelirim.” diyor..
İktidar partisinin adayları ise; atamalı başkan adayı oluyorlar..
Gerçek de nasıl olmalı?
Siyaseti, özellikle de yerel yönetimleri, teknik hizmete, ayrımsız – tarafsız belediyecilik hizmetine indirgemek, siyaseti ideolojik özünden, sınıfsal karakterinden koparmayı da hızlandırır, kolaylaştırır.
Belediyeciliğin, yaygın olarak imar rantıyla, kent talanıyla, çevre – doğa – yeşil katliamıyla birlikte anıldığı ülkemizde, sorun sadece su şebekesinin temizliği, çöplerin zamanında toplanması, otopark ve çay bahçesi ihalelerinde adil davranılması değildir.
Gerçek de;
Toplumcu, kamucu, halkını düşünen, yurttaşın hakkının, hukukunun, çevrenin, doğanın, tarihsel, kültürel mirasın savunan ve ayrımcı olmayan bir başkan olmalı..
Oy verilecek kişinin geçmişini araştırmalı ve yerelde yapılan işleri, borçluluk oranlarını da iyi bilmesi gerekir..
Geçen gün komisyon üyesi Atila Sertel, Sayıştay raporunda da yer alan borçlu belediyeleri gündeme getirdi.
Sertel, “ İller Bankası’na borçları itibarıyla Bursa 1 milyar 73 milyon lira ile birinci sırada bulunuyor. Gaziantep 821 milyon lira ile ikinci, Sakarya 805 milyon lira ile üçüncü, Konya 699 milyon lira dördüncü ve Antalya 614 milyon lira ile beşinci sırada yer alıyor” dedi.
Adı “yerel seçim” ama biz daha detaylı düşünelim..
Şehri, ilçeyi, mahalleyi “daha iyiye götürecek” olanı bulup seçme yolunu deneyelim.