Ahkam kesmek; çekinmeden kesin yargılar da bulunmak…Ne çok yapıyorum, yapıyoruz ve aslında en çok yapmamamız gereken bir durum. Geçen gün Ankara da bir grup ellerinde bildirimlerle tebliğ yaptıklarını zannederek tesettür ile ilgili tavsiyede bulunma gibi bir görev hissetmişler. Onlara ne ise? Neyse herhalde kendilerini mükemmelleştirdikleri için gariplerim diğer mükemmel olmayanlara da bir ışık olalım bir feyz dağıtalım diyerek kendilerine görev çıkarmışlar. Eyvallah kimsenin niyetini ben sorgulayamam, böyle bir niyetim de yok. Yoksa onlardan ne farkım kalır. Fakat davranışına muhattap kalanları bağlar. Kimse kendine böyle gereksiz görevler çıkarmasın. Herkesin aklı fikri yerinde, doğruyu da eğriyi de herkes kendi kapasitesi doğrultusunda bilir zaten. Bundan rahatsız bazı bayanlar da bu kişilere tepki verdiler. Kendilerine teşekkür ediyorum.
* Bizim “[örfen]” sözcüğüyle yaptığımız ilave illâ mâ zahera minhâ ifadesiyle ilgili olarak ilk İslam alimlerinin ve özellikle (Râzî’nin kaydettiğine göre) el-Kiffâl’in yaptığı “kişinin hakim örfe (el-‘âdetu’l-câriyye: geçerli âdet) uyarak açık tutabileceği, yani örtmemesinde beis olmayan yerler” şeklindeki açıklamayı yansıtmaktadır. İslam Hukuku’nun geleneksel temsilcileri “görünmesinde [örfen] sakınca olmayan” ifadesinin tanımını her ne kadar kadının yüzü, elleri ve ayaklarıyla sınırlı tutma eğilimini göstermişler -hatta sınırlamayı bazan daha da ileri götürmüşler- ise de, illâ mâ zahera minhâ’nın anlamı bizce çok daha geniştir; nitekim, kullanılan ifadedeki kasdî belirsizlik (yahut çok anlamlılık) da bu hususta, insanın ahlakî ve toplumsal gelişiminin gereği olarak ortaya çıkan zamana bağımlı değişikliklerin gözönünde bulundurulduğunu göstermektedir. Yukarıda, aynı kelimelerle hem erkeklere ve hem de kadınlara ulaştırılmak istenen mesajın özü, onların “haramdan gözlerini çevirmeleri ve iffetlerini korumaları” noktasında düğümlenmektedir; kişinin, yaşadığı çağda, Kur’an’ın toplumsal ahlak konusunda getirdiği ilkeleri gözönünde tutarak, dış görünüşünde, giyim kuşamında göstermek zorunda olduğu dikkatin sınırlarını da bu ölçü belirlemektedir.
**Himâr (çoğulu humur), hem İslam’dan önce, hem de İslam’dan sonra Arap kadınlarının kullandıkları geleneksel başörtüsüdür. Klasik müfessirlere göre, bu başörtüsü kadınlar tarafından İslam öncesi dönemde az çok süs giysisi olarak kullanılır ve uçları örtünen kadının sırtına serbestçe bırakılırdı; o günün yaygın modasına göre, kadınların giydiği gömleğin ya da bluzun önünde genişçe bir açıklık bulunur ve böylece göğüsler örtülmezdi. Bunun içindir ki, göğsün himâr ile örtülmesinin emredilmesi bu iş için mutlaka himâr kullanılmasının gerektiğini ifade etmez; fakat, sadece kadınların göğüs kısmının, örfen açık bırakılmasında sakınca bulunmayan yerlerden olmadığını ve dolayısıyla örtülmesi, gösterilmemesi gerektiğini ifade eder