Siyasetin sivilleşmesi gibi, sivillerin de siyasallaşması gerekebilir zaman zaman, ülkesi, milleti adına siyasette yer almadan da hizmet etmek mümkündür. Rusya ile süren normalleşme sürecinde olduğu gibi, konuyu Rusya tecrübelerime dayanarak yorumlamaya çalışacağım.
Uzun yıllar Moskova’da yaşamış ve çok değerli dostlar edinmiş biri olarak şunu açık ve net ifade edebilirim ki, “Bölgesinden bulunan ülkeler göz önüne alındığında birbirine en çok benzeyen iki ülke Rusya ve Türkiye’dir.” Her iki ülke de, ne klasik Asyalı nede klasik Avrupalı özellikleri gösterir. Türkiye’de tatil yapan, yerleşen, Türkiye’yi yurt edinenler arasında uyumluluk söz konusu olduğunda Rusların ilk sıralarda yer aldığını söylemek mümkün.
Diğer taraftan, Rusya’da yaşayan yabancı uyruklu Ruslar arasında, Rus toplumu ile en iyi uyumu sağlayan milletler arasında, Türk toplulukları ilk sıra da yer aldığını söylemek mümkün. Bu kadım birliktelik ve akraba ilişkileri bir yana coğrafyasında bulunan sorunlar göz önüne alındığında bu iki millet ortak kaderler yaşamaktadır.
Gerek bölgesel, gerekse de iç problemleriyle boğuşurken kendi sorunlarını kendileri aşan Rus-Türk toplumunun kendi aralarındaki sorunları da kendilerinin çözmesi kadar doğal bir durum olamazdı. 15 Temuz darbe girişimi sırasında tescilli terör örgütü olduğu ispatlanan sözde cemaatçi yapı, Türk milletinin Cumhurbaşkanına ve hükumetine karşı olması sebebiyle bölgesinde en güçlü ekonomik yapıyı oluşturan Rus-Türk ilişkilerine suikast yaptı.
Sinsice planlanmış tiyatronun, vatan haini oyuncuları, plan o kadar titiz ve hassas dengeler üzerinde oturtulmuş ki, bir kıvılcım etkisi ile Rusya ile Türkiye arasından gerilim hat safhasına ulaştı. Coğrafya itibariyle birbirinin alternatif olmayan bu iki ülke, bozulan ilişkileri ile maddi ve manevi çok ağır bedeller ödediler. 15 Temmuz sonrası vatanseverler tarafından açığa çıkan bu hain plan, bozulan ilişkilerin kurgulanmış senaryo olduğunu net olarak gösterdi.
Yaşanılan talihsiz olay sonrası ilişkileri bozulan bu iki ülkenin sorunları çözmek, başta Bursalı iş adamı, T.C Devlet eski Bakanı Cavit Cağlar ile ekibi olmak üzere, Rusya Dağıstan Özerk Cumhuriyeti Lideri Ramazan Abdulatipov ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev‘a düştü. Bu süreçte önemli roller üstlenen bu ekip, Cumhurbaşkanı’mızdan aldığı yetki ile çok titiz bir çalışma ile sorunun çözülmesinde sivil kadroların ne kadar önemli olduğunu açık kanıtı niteliğindeydi.
Yazımın başında da ifade ettiğim gibi, ülkesi adına hizmet etmek için aktif siyasetin içinde olmak gerekmemektedir. Diğer taraftan milletine hizmet etmek için aktif sivil de olmak gerekmemektedir. Hala hazırda siyasi kimliği olanlar, bulundukları makamların halk tarafından ödünç verildiğinin bilinci ile sivil birer vatandaş duyarlılığında çalışmak zorundalar.
Rusya ile yaşadığımız normalleşme süreci sonrası, artık ülke içinde normalleşmeler de hızlı bir şekilde devam etmelidir. Devlet içerisindeki FETÖ mensubu terörist hainlerden sonra, PKK ve uzantılarının da devlet içerisinden temizlenmesi zorunluluktur. Artık sıra sözde Türk Vatandaşı olan etnik milliyetçilik ile terör estirenlere gelmelidir. Günümüz teknolojilerini kullanarak bu kişilere ulaşmak hiç de zor değil. Bu geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizin bir işaretidir. Bu tarihi fırsatı kullanırsak, özlenen Türk Cumhuriyetine çeyrek var….