Görsel ve yazılı basın, son zamanda bizi ‘Paranoyak’ yapıyor.. Milletçe her an sarsılıyoruz.. Hayatımızı özetleyen bir imaj ararsak, kırmızı fon üzerine büyük kara veya kırmızı harflerle yazılmış, yanıp sönen bir “SON DAKİKA” olurdu herhalde.
SON DAKİKA! Düğünde patlam!a oldu.
SON DAKİKA! Antalya’da askeri araca saldırı düzenlendi!
SON DAKİKA! Cerablus harekatı başladı.
SON DAKİKA! Lastik botta ölüme terk edilen 132 göçmen Türk gemisi tarafından böyle kurtarıldı.
SON DAKİKA!Metrobüs saldırganıyla ilgili flaş karar…
SON DAKİKA! Şemsiyeli saldırgan adliyeye sevk edildi
SON DAKİKA! Fırat Kalkanı Harekatı'ndan son dakika haberleri..
SON DAKİKA! Hakkari Şemdinli'de polise hain tuzak..
………… !15 Temmuz geçeli 3 aydan fazla oldu, elde avuçta somut, elle
tutulur bir şey YOK.
Varsa yoksa küçükler: Karı-koca öğretmenler, memurlar, doktorlar vesaire… Kimi Bank Asya'ya para yatırmış, kiminin çocuğu Fetullahçı okulda okumuş…
Diğer büyükler, şirket sahipleri, Belediyeler, milletvekilleri.. Neredeler? Millet, ‘son dakika’ denince bunları duymak istiyor ve görmek istiyor..
Haber sitelerinin tıklanma oranlarını artırmak için eften püften konulara da bu damgayı vurduklarını da düşünürsek, hayatımız bir ‘son dakika’lar bütünü.
Gözümüz o kırmızı kutuyu arıyor sürekli.
Sabah uyandık, ilk iş elimiz telefona gidiyor.
Kim bilir kaç ‘son dakika’ kaçtı biz uykudayken.
Bir patlama, bir deprem, bir saldırı, bir yangın olmuş olmalı ve insanlar onu yaşarken biz sıcak yatağımızda uyuyorduk!
Suçluluk duygusu, merak dürtüsü, ya da çağımızın hastalığı olarak lanse edilen
FOMO (Fear of Missing out / Bir şey kaçırma korkusu); adını siz koyun,
vardığımız sonuç aynı:
O telefona bağımlıyız.
Geçen hafta bir haber vardı: Würzburg ve Nottingham-Trent üniversiteleri bir
deney yapmış.
Bir bekleme odasında yalnız bırakılan katılımcıların ellerini cep telefonlarına atmaları ortalama 44 saniye sürüyormuş.
Erkekler ortalama 21, kadınlar 44 saniye içinde ‘bağlanıyormuş’ internete.
Yani bir dakika bile eline telefon almadan durabilen yok.
Maalesef Gençlerimiz, derse adapte bile olamıyorlar…
SON DAKİKA! Neler oldu, Instagram (@instagram)’da, facebook’da,hangi paylaşım yapıldı..?
Hayatımız bir ‘son dakika’lar bütünü olmuş..
Araştırma, insanlardaki ‘bir şey kaçırma korkusu’nun boyutlarını ortaya koyma amaçlı. Fakat bir sorun var; öyle bir dönemde, öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, bize öyle gelmiyor, gerçekten bir şey kaçırıyoruz.
Her an, her saniye. Fobi falan değil bu, gerçeğin ta kendisi. Paranoyak değiliz yani, sahiden takip ediliyoruz.
Yapmamız gereken seçim de telefon bağımlılığıyla mücadele etmekle etmemek arasında değil, olan bitenden haberdar olmakla olmamak arasında.
Her iki koşulun da ucunda mutlu son yok:
Kaçırdıkça endişe,
Yakaladıkça stres artıyor..
İşte size ‘modern insanın’ çelişkisi.
Anıt – Kabir
Ulu Önder Atamızın mezarının yanına güya, Anıtkabir’i çocuklara sevdirmek için Anıtkabir’e bir kaydırak ve salıncak koymuşlar.
Ucube ki, tam ucube..
Ben üç maymunu oynamak istemiyorum..
Buradan da olsa sesimi duyurmak istiyorum..
Sayın Gökçek’e sormak lazım:
– Atalarının mezarının yanı başına aynı oyuncakları yaptırır mı?
– Sit alanı olan bir yere bu tip uygulamalar yapmak doğru mu?
– Bundan sonra acaba arkasından neler gelecek?
Anıtkabir’e çocuk parkı yapmak isteyen zihniyet, çocuklara park diye ayrılan yerlere gökdelen yapıyor…