Tepeden, yandan, ortadan, içeriden veya dışarıdan bakabilirsiniz.
Ben size; dışarıdan Nobel Ödülü veren İsveç’den ve eğitim konusunda başarılı Finlandiya’dan bakmanızı öneriyorum.
Finlandiyalı çocukların okul yaşamı; düşük maliyetler, liyakatlı öğretmen, müfredatı basit , ilk altı yıl not yok, 6 saat okul ve yüksek akademik başarı.
Fin eğitim sisteminde okuma becerileri; bilim ve matematik okur yazarlığı kadar sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerilerin geliştirilmesi de önemli.
Finli öğretmenler de, ebeveynler de matematik veya fen derslerindeki soyut kavramları öğretmenin en iyi yolunun müzik, drama ya da spor uygulamaları olduğunu düşünür.
Fin kültürü, çocukların bağımsız yetişmesini önemsiyor. Çocuklarını okula getirip götüren, ders çalıştıran ebeveynler diye bir şey yok.
Eğitim “herkes için eşit imkanlar sağlamak” demek. Eşitlik kavramına, olağanüstü değer veriliyor. Tüm çocuklar zeka ve becerileri, ne olursa olsun AYNI sınıflarda okuyor.
★★★
Ülkemizde ki ‘EĞİTİM’ sistemine, çalışan öğretmenlerimizden gelen maillere bakalım:
Anadolu Üniversitesi İngilizce bölüm mezunu bir öğretmenimiz:
” Çalıştığım okulda dil öğretimine karşı yaşadığım en büyük sorun, öğrencilerin dile bakış açıları. Çoğu, yabancı dili gereksiz görüyor ve kendi hayatlarına dahil edemiyorlar.”
Gazi Antep’ de çalışan A. Bayram:
“Kendi üzerimden çocuklarımız hakkında örnekleme yaptım yol göstermesi açısından. Konu meslek lisesinden açıldı, bazı öğrencilerin bazı mesleklere özel ilgisi var. Ya da müziğe, resime, spora çok yetenekli çocuklarımız var. Çocuğumuzun en parlak zekâsını keşfedip, kendi hayâllerimizi bir kenara koyarak çocuklarımız için en doğru alana yönlendirme yapmalıyız diye düşünüyorum.
Sene 1996. Lise 1ʼdeyim. Ortaokul öncesi hazırlık sınıfında karar vermiştim İngilizce bölümünü seçmeye. Mayıs gelmiş, artık tercih yapacağız. Okul idaresinin yetkililerinden biri -ismi gerçekten lâzım değil- bana fen mi, matematik mi, sosyal mi seçeceksin diye sordu. Ben de, ‘Hiçbiri; beş yıl önce seçimimi yaptım, o da İngilizce.’ diye cevapladım. “Niye, sen geri zekalı mısın, fen ya da matematik yapamaz mısın?” diye dönüş yaptı bana. Daha ironik olan ise kendisinin de İngilizce öğretmeni olması ve okulun reklamının en çok dil üzerinden dönmesiydi. Bu anı benim için gerçekten unutulmazdı ve ben her ne kadar yersiz yere “onun aklınca” aşağılanmış olsam da kararımdan dönmeyeceğimi kendisine net bir şekilde söyledim ve o okuldan dil bölümü açılmadığı için ayrıldım. (O zamanlar Bimer, Cimer yoktu.Varsa da şikayet etmek ayıptı.)
İyi ki hayâllerimin, en parlak alanımın peşinden gittim ve İngilizce öğretmeni oldum.”
Başka bir öğretmenimiz:
“Konunun sadece yabancı dile karşı yaklaşım olmadığına karşı çok emin hisler içindeyim. Okulun tamamen gereksiz olduğunu düşünen bir nesil yetişmekte.” der..
★★★
Ülemizde; gücü elinde tutana yaranmak için kraldan çok kralcı olmak, yanlışlara kılıf bulmak karakter turnusolü haline geldi.
Adalet öldü, güven kayboldu, haliyle toplumsal psikoloji, sosyal yapı, ekonomi ve ahlak dibe vurdu.
Halkın, çok güvendiği bazı yazarlar da kendilerini “ YANLI HABER” yapmaya alıştırmışlar.
Gerçek dışı “GÜNDEM” oluşturmada, yalan haber yapmada başarılı olmuşlar.
Yalan, bir milyon kişi tarafından savunulsa da yalandır.
Gerçekleri ne kadar saklarsan sakla, hiç dile getireni olmasa da çıplaktır.
SİZ, NEREDEN BAKIYORSUNUZ?..